Ahtapot : kabuksuz bir kafadan bacaklı deniz canlısıdır.. Kayalar üstünde kollarıyla sürünerek ve suyu hunisinden püskürterek hareket eder. Küçük türleri kayalık ve yarıklar arasında gizlenerek avlanır. İnsan ve büyük hayvanlardan saklanırlar. Çekmenli kollarıyla yengeçleri yakalar, kabuklarını boynuzsu ikiz çeneleriyle ve dişli dilleriyle parçalarlar. Parlak ve ses çıkaran nesnelere karşı çok meraklıdırlar. Bazı türleri savunma mekanizması olarak mürekkep fışkırtabilir. Bu durum birçok kez Mürekkep balıklarıyla karıştırılmasına yol açar. Mürekkep balığı en yakın akrabasıdır.ücutları kısa ve yuvarlak yapıdadır ve manto üzerinde yüzgeçler yoktur. Ahtapotlar, bir çift gelişmiş gözleri bulunan ve beyinleri iyi gelişmiş, kabuksuz omurgasız hayvanlardır. 3 kalbi vardır. Manto boşluklarında bulunan solungaçlarıyla solunum yaparlar. Boyları 100 cm’ ye kadar çıkabilir. Bir çift küçük çubuk halinde kabuk kalıntısı bulunur. Ağız çevresinde, üzerinde 2 sıra vantuz (yapışıcı safiha) bulunan ve başın çevresinden çıkan 8 adet, benzer yapıda, aynı uzunlukta ve dipte kısa bir zarla birbirlerine bağlı olan, güçlü bacak ve kolları bulunur. Yalnız “Eledone” cinsi ahtapotlarının kollarında tek sıra mevcuttur. Ters çevrilip bakılırsa tam ortada kuş gagasına benzeyen sert, koyu renkli ve kesici ağzı görülür. Erkeklerde bu kollardan birisi cinsel organ vazifesi görecek şekilde değişikliğe uğramış olup hektokotil olarak adlandırılırlar.Ahtapotun yumurtasının her biri bir kapsülle muhafaza edilir. Yumurtalar salkım şeklinde bir küme meydana getirir. Her kapsülün bir ucu taşa veya başka bir zemine bağlanır. Dişi ahtapot yumurtaların üzerine kuluçkaya yatar. Açlıktan ölme pahasına yumurtalarını terk etmez. Hatta zorda kaldığında bacaklarından bir kaçını yiyebilir. Yumurtadan doğrudan doğruya ergine benzer yavrular çıkar. Bu yavrular sinir sisteminin kontrolü altında kasılarak veya gevşeyerek seri bir şekilde renklerini değiştirerek bulundukları ortama adapte olurlar.